12 Nisan 2010 Pazartesi

Ölüm Gittikçe Çürütüyorken Yüzümü

Düğmeleri geç kapatılmış bir pencerenin , perdesine dokunabilmek , ağır bir yankıdır , izi belirsiz.
Ve her yankılandığında sesin bir kez daha yalan söylemeli.
Yalan ; söylemekten hiç çekinmediğimiz bir baskıdır üstümüzde.
Modern bir gömlek gibi tadına vara vara iliklenebilir.

Şarap ; aklımı alıp götürsün diye sarhoşluktu bir gece. Ve bir gece ansızın gelebildiğin için , sendin zihnimde. Sen ? Belki sen'i bulduğum için aramadan
Belki yapayalnız bir günümde gönlümü kalabalık ettiğin için sendin.

Ten ; tenime değdikçe , seninle bütünleştikçe tendi içimde. Ve ölüm gittikçe çürütüyorken yüzümü.
Yürek ; mutlak kırılmaya pahaysa yürekti..Zaman ; zerre kadar kuşatınca yalnızlığı..Aşk ; gözbebeklerinde büyüdüğüm kadar taşmış.
Şehvet ; bir orospuya sakalların denk düştüğü kadar çılgındı. Zor ; içine düştüğümüz kadar kaygan. Ağır ; hafiften çıktığı için basamak basamak ağırdı.
Yollar ; dilediğince uzatılabilen gözümüzde. Yara ; kapanmaya hayli inatçı bir hastalık.

Göğüs ; kafeslere sığıntı bir ucube gibi , direnişe mahkum. Böyle böyle dokunuş bir ihtiyaç. Ve sen gidebilecek kadar cesurken ben kalabilecek
kadar ihmal edilmiş.
Ben ; sarhoşluğum. Başın dönerken aynaya bakabilmenin tuhaf ve kekremsiliğince sarhoşluk.
Sen ; Ruhun evirip çevirebildikçe döngümü. Düşündükçe içime gömülen bir fikirsin içimde.
Bu seyirde akıl ; mahsus yürütülen bir sürgün.
Ben mantıksız ve kiyafetsizce erişebilmeyi beceren bir tonum aslında rengine.
Bu renk ; Ki kanıma işleyecek kadar mahçup düşürdü gölgemi.

ŞE RE FE

@Tarcaan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder